• Kisa Hikayeler

Diyerkisa Hikayelerden Basliklar


Kisa Hikayeler sevgilinin yurdu

Hikayeler günümüzde çokça okunan eserlerdir. Genellikle hayata dair öğütler vermektedir. Yazımızda hikaye örnekleri, hayata dair yaşanmış, anlamlı, anonim hikayeler bulabilirsiniz.

Hikayeler pek çok konu üzerine yazılabilir. Günümüzde gerek kısa olmaları, gerekse hayata dair olmaları sebebi ile okuyucular tarafından çokça tercih edilmektedir.

 Hikaye Örnekleri

 Hikayelerde genellikle gerçek veya gerçeğe oldukça yakın olaylar anlatılmaktadır. Hikayeler ilk olarak yazılan destanlar ile ortaya çıksa da zamanla pek çok değişim geçirmiştir ve günümüze kadar gelmiştir. Hikayelerin edebi bir metin halini almaları ise 19. yüzyılda mümkün olmuştur.

 Bu eserlerde genelde insan hep ön planda olur. Olayları ve durumları aktaran bir anlatıcı vardır. Hikayelerde tüm olaylar belirli bir zaman aralığında ve belirli bir mekanda gerçekleşmektedir. Günümüzdeki hikaye türleri oldukça kısa bir şekilde yazılmış olsa da anlatım bakımından oldukça yoğun eserlerdir.

Hikayeler pek çok konu üzerine yazılabilir. Tüm hikayelerin bir ana fikri bulunur ve okuyuculara bir şeyler anlatır. Hayatın içinden olmaları sebebi ile bu tür okuyucular tarafından çok sevilmektedir.

Sevgilinin yurdu Kisa-Hikayeler

Kisa Hikayeler sevgilinin yurdu

Leyla'nin sevdasiyla cöllere düserek vahsi hayvanlarla, ceylanlarla, kum taneleriyle varenlik eden Mecnun, köpegi görünce hemen tanimisti. Bu oydu, Leyla' nin mahallesinde gezinen köpek.


O'ndan bir iz, bir gölge, bir koku tasiyordu.

Hayvani Öpüyor, kokluyor, simsiki sararak,

'üzerinde sevgiliden bir isaret tasiyan kutsal varlk' diye aglyordu. Ordan geçmekte olan bir adam, dayanamadi, 'ne yapiyorsun sen? Pis bir sokak köpegine neden sarilyorsun?' diye sordu.

Mecnun, 'gel gel de benim gözümle bak pis dedigin bu varliga. O'nda sevgilinin kokusu var, Leyla'nin mahallesinde bekçilik yaparak onurlanmis.

Gönlüne, ruhuna ve irfanina dikkat et ki. Nereyi seçmis, nereyi yurt edinmis gör. Sevgili' nin mahallesini yurt edinen köpegin bastigi toprak bile benim icin mukaddestir' dedi.

Sen Tene Asiksin Ben Cana

Sen Tene Aşıksın Ben Cana

'Sen Tene Asiksin Ben Cana' 

Leyla sevdasıyla sarhoş olan ve benliğinden geçerek sahralara düşen Mecnun'a bir gün bir haber ulaştı, 'Bu sabah Leyla filan yere gidiyor, acele ederse yetişebilir' 

Cünun yani delilik çölüne düşmüş olan Kays durur mu haberi alınca... 

Hemen bir deve buldu ve binerek mahmuzladı. Leyla nerede Mecnun orada olmalıydı. O'nun pervanesiydi çünkü, Leyla'nm ışığma koştu her zamanki gibi.Devenin yeni doğmuş bir yavrusu vardı. Annesini geriden izliyor, yetişmekte güçlük çekiyordu.Mecnun mahmuzladıkça hayvan halamyor, yuları gevşetince de duraklıyor, yavaşlıyordu. Birinin aklı fikri ilerdeki Leyla'daydı, ötekinin gerideki yavrusunda... 

Mecnun kendini yitirdiği zaman devenin adımları geri geri gidiyor, kendine geldiği zaman ilerliyordu.Derken tuhaf bir şey oldu, Mecnun kendine gelmişti ama baktı, hala aynı yerdeydi. Deveye, 'yoldaş' dedi, 'ikimiz de aşığız. Ben Leyla'ya, sen yavruna. Birbirimizin yolunu kesiyoruz. Bu yoldaşlığa sığmıyor. Çünkü sen tene aşıksın, ben cana. Ayrılmamız gerek' 

Kilavuz

Klavuz-Kisa HikayelerKilavuz  Zemheri soğuklar' inmişti gökten. Kar yağıyor, şiddetli bir poyraz karı savuruyor, dondurucu bir tipi yeryüzünü kasıp kavuruyordu. Bir Allah dostu tipide yürürken bir köleye rastadı. Üzerinde yırtık bir mintan vardı sadece. Dişleri birbirine vuruyor, soğuktan tir tir titriyordu. 'niçin efendine sana kalm bir giysi almasını söylemiyorsun?' 

Köle, 'neden söyleyeyim ki' dedi, 'benim halimi görmüyor mu? Beni benden daha iyi bilen birinden ne isteyim?' 

Derviş bu sözü duyunca bir çığlık atarak kendinden geçti. Canevinden bir ateş yükseldi. Bir süre sonra ayılınca, kendi kendine, 'işte' dedi, 'bir kılavuz göründü. Ey gerçeğe ulaşmak isteyenler! Yolu köleden öğrenin!' 

Ahirdaki Ceylan

Ahirdaki ceylan-Kisa HikayelerAhirdaki Ceylan  Bir avcı yakaladığı nazlı ceylara, bahçesindeki öküzlerle, eşeklerle dolu ahıra kapattı. Ceylan ürkek ürkek oradan oraya kaçıp durdu. Gece yarısı ahıra gelen avcı, yemlikleri samanla doldurup gitti. Öküzler, eşekler önlerine dökülen samaru şeker gibi yediler. Ceylan onların çıkardığı tozdan dumandan rahatsız oldu. 

Yüzünü sağa sola çevirdi. Karınları doyan eşekler, ceylanla dalga geçmeye başladılar. Eşeğin biri, "Ceylanlarda padişah ve beylerin huyu vardır. Susun lütfen, ceylaru rahatsız etmeyin." Bir başka eşek, ceylanm ürkerek dolaşmasma takılarak, "Baksanıza bir inci bulmuş galiba, onu ucuza satar? Bir diğer eşek de, "Söyleyin ona, bu naziklikle bizim ahırda değil, gitsin padişahın tahtmda otursun" dedi. 

Eşeğin biri de samam yemiş yemiş, ekşimiş midesiyle genire genire ceylam da saman yemeye çağırdı. Ceylan başım çevirdi. "Ey eşek! Benim iştahım yok, sen yemene devam et" dedi. Eşek, "Evet, halini görüyorum. Çok nazlanıyorsun ya da utanip çekiniyorsun." 

Alışılmışın Dışında Düşünme (Yaratıcı Düşünme)

Alışılmışın Dışında Düşünme (Yaratıcı Düşünme)

Yüzlerce yıl önce bir kasabada, küçük bir işletme sahibinin bir tefeciye yüklü miktarda borcu vardı. Tefeci çok yaşlı ve itici görünümü olan bir adamdı. Kadere bakın ki, bu çirkin görünüşlü tefeci alacaklı olduğu işletme sahibinin kızından hoşlanıyordu.

Tefeci işletme sahibine, kızıyla evlenme karşılığında borcunu tamamen silecek bir anlaşma teklif etmeye karar verdi.

Söylemeye gerek yok, bu teklif işletme sahibinin tiksinti dolu bir bakışıyla karşılandı. Ancak çaresiz kalan işletme sahibi nefret etse de tefecinin bu teklifini kabul etti.

Bunun üzerine tefeci, bir torbaya biri beyaz biri siyah iki çakıl taşı koyacağını söyledi.

Kızın daha sonra torbaya uzanması ve iki taştan birini alması gerekecekti. Kızın çektiği taş siyah çıkarsa borç silinecek, ama tefeci de kızla evlenecekti. Taş beyaz çıkarsa, borç silinecek ama kız tefeciyle evlenmek zorunda kalmayacaktı.

İşletme sahibinin bahçesinde, tefeci yerden iki çakıl taşı aldı. Ancak hile yapıyordu. Siyah çıkmasını garantilemek için hızla iki çakıl taşını da siyah olarak aldı.

Onları alırken işletme sahibinin kızı tefecinin bu hilesini, yani iki siyah çakıl taşı aldığını, beyaz taş almadığını ve ikisini de torbaya koyduğunu fark etti.

Daha sonra tefeci kızdan çantaya uzanmasını ve bir tane seçmesini istedi.

Kızın ne yapabileceği konusunda doğal olarak üç seçeneği vardı:

Çantadan bir çakıl taşı almayı reddedecekti.

Her iki çakıl taşını da çantadan çıkarıp, tefeciyi hile yaptığı için ifşa edecekti.

Siyah olduğunu bile bile çantadan bir çakıl taşı alıp, babasının özgürlüğü için, kendini feda edecekti.

Kız torbadan bir çakıl taşı çıkardı ve bakmadan önce ‘yanlışlıkla’ diye diğer çakılların ortasına düşürdü. Tefeciye dedi ki;

“Ah, ne kadar beceriksizim. Neyse ki, kalanın rengine bakarak düşürdüğüm taşın hangi renkte olduğunu anlarız.”

Torbada kalan çakılın siyah olduğu belliydi; tefeci yalanı açığa çıkmaması için kızın düşürdüğü çakılın beyaz olduğunu kabul etmek zorunda kaldığı gibi, kızın babasının borcunu da silmek zorunda kaldı.

Hikayeden çıkarılacak ders:

Zor bir durumun üstesinden gelmek ve bir seçim yapmanız gerektiği anlarda düşündüğünüz tek seçeneğe teslim olmayın. Her azman alternatif bir çıkış yolu vardır.

Sosyal Medyada Paylas